Ataşehir Mutlu Son Hizmeti Ebru
Ataşehir Mutlu Son
“Öyle ama hemen hemen et yok ortada. Barınak da istiyoruz.
Üstelik senin avcılarının hepsi saatlerce önce döndüler.
Yüzüyorlardı.”
Jack,
“Ben yolumda gittim” dedi. “Onları bıraktım,
dönsünler. Fakat ben, yolumda gitmek zorundaydım. Ben…”
İzleyip yakalamak ve öldürmek tutkusunu, onu kemiren bu
tutkuyu dile getirmek istedi:
“Ben yolumdan gittim. Sandım ki, tek başıma olursam…”
Gene çıldırır şeklinde oldu gözleri:
“Öldürebilirim sandım.”
“fakat öldüremedim.”
“Öyle sandım.”
Ralph’ın sesinde de gizli saklı bir tutku titredi:
“ama henüz öldüremedin.”
İçinde saklı bir anlam taşımasaydı, gelişigüzel bir lafsayılabilirdi Ralph’ın şimdi yaptığı çağrı:
“Barınakların yapılmasında yardımcı olmak istemezsin
herhalde?”
Ataşehir Mutlu Son
“bizlere et gerek.”
“ama et yok ortada.”
İki çocuk arasındaki çatışma, seslerine yansımıştı artık.
“ama öldüreceğim. Bu mızrağın ucuna sivri bir kanca
takmalıyım. Bir domuzu yaraladık fakat mızrak sırtına saplı
kalmadı. Kancalar yapabilsek…”
“bize barınaklar gerek.”
Jack, kudurmuşçasına bağırdı ansızın:
“Beni suçluyor musun?..”
“yalnız çok çalışmış olduğumızı söylüyorum, işte o kadar.”
İkisinin de yüzü kızarmıştı; göz göze gelmekte kuvvetlik
çekiyorlardı. Ralph yuvarlanıp yüzükoyun yattı, otlarla
oynamaya başladı:
“Buraya ilk düştüğümüz sırada olduğu gibi yağmur yağarsa,
barınacak bölgeler gerekecek bize. Sonrasında şunu da unutmamalı.
Şey… şeyden ötürü de barınak gerek bizlere…”
Ralph, durakladı. İkisi de öfkelerini bir yana ittiler. Artık
konu değişmiş, tehlikesiz olmuştu. Ralph konuşmasını
sürdürdü:
“Farkındasın, değil mi?”
“Neyin?”
“Korktuklarının.”
Ralph, yattığı yerde döndü, Jack’ın yabansı kirli yüzüne
baktı:
“yani durumdan ötürü demek isterim. Düşler görüyorlar.
Söyledikleri duyuluyor. Sen geceleyin uyanıyor musun hiç?”
Jack, hayır dercesine başını salladı:
“Sayıklayıp bağırıyorlar küçükler. Hatta büyükler bile.
Sanki…”
“Sanki burası iyi bir ada değilmiş gibi.”
Sözleri kesildiği için şaşakalıp, Simon’un ağırbaşlı yüzüne
baktılar.
“Sanki” dedi Simon,
“sanki canavar… Canavar yahut yılangibi-şey hakikaten varmış şeklinde. Hatırladınız mı?”
Simon’dan daha büyük olan Ralph ile Jack, ayıp sayılan
yılan sözünü duyunca, irkildiler. Yılan sözü edilmiyordu
artık; edilemezdi de.
“Sanki burası iyi bir ada değbilimselş benzer biçimde” dedi Ralph ağır ağır.
“Evet, doğru söylüyor.”
Jack oturup, bacaklarını uzattı:
Son yorumlar